DİYABET CERRAHİSİ
OBEZİTE CERRAHİSİ
MEME HASTALIKLARI
Memedeki değişiklikler nelerdir?
Zaman zaman siz ve doktorunuz memede bazı değişiklikler fark edebilirsiniz.
Bunlar:
Birçok kadın memedeki değişikliklerin kanser olacağından korkar. Birçok vakada bunun doğru olmadığı görülse de, memedeki değişikliklerin tümünün mutlaka çok iyi değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Çünkü kanser varsa, erken fark edilmesi hayat kurtarıcı olabilmektedir.
Meme değişikliğine neler sebep olur?
Memedeki değişikliklerin büyük çoğunluğu kanser değildir. Memesinde veya meme başında kitle veya başka anormallikler fark eden bir kadında aşağıdaki sebepler saptanabilir:
1.Hormonal değişiklikler
Adet döngüsünün değişik aşamalarında vücutta üretilen hormonlar nedeniyle meme dokusu farklı karakterde hissedilir, bu normaldir. Ancak menopoza girmiş ve hormon tedavisi almayan hanımlar veya ameliyatla yumurtalık ve rahmi alınmış hanımlarda bu hormonal döngüye bağlı meme değişiklikleri görülmez. Adet döngüsüne bağlı olarak memelerde şişme, dolgunluk, hassasiyet ve ağrı görülebilir. Bu bir kanser belirtisi değildir ve çoğunlukla tedavi bile gerektirmez. Ancak eğer gerekirse hormonal meme ağrısı tedavi edilebilir. Adetten önceki günden başlayarak 2 ay boyunca memedeki değişikliklerin kaydedilerek saklanması, memedeki değişikliğin tabiatını öğrenmek bakımından yararlı olabilir.
Fibroadenoma düzgün yüzeyli, sert bir meme kitlesidir. Fibröz ve glandüler yapısı vardır. Fiboradenomanın nedeni bilinmemektedir, ancak kanser değildir ve kansere dönüşme olasılığı çok azdır. Fibroadenomalar daha çok genç kızlarda görülür. Adet öncesinde hassaslaşır, gebelik sırasında büyümeye başlar.
Fibroadenoması olan hanımlar kitlenin çıkarılıp çıkarılmamasına kendileri karar verirler, ancak eğer kontrol muayenelerde büyüdüğü saptanırsa mutlaka çıkarılmalıdır. Fibroadenomun çıkarıldığı ameliyatlar oldukça basittir. ZEUGMA Sağlık Hizmetleri, yapılan muayenelerde uygun olan hastalarda lokal anesteziyi (sadece o bölge uyuşturulması) tercih etmektedir. Bu sayede hastalar hemen ameliyattan sonra evlerine gönderilmekte ve birkaç saat içinde günlük normal işlerine dönebilmektedir. Bir kısım hastada ise genel anestezi gerektiğinden bir gece hastanede kontrol altında kalmaktadır.
Kist içi sıvı dolu keseciklerdir. Kese içindeki sıvı adet döngüsü sırasında oluşan hormonal değişimin sonucu olarak meme dokusu tarafından üretilmekte ve tekrar emilmektedir. Neden bazı hanımlarda meme kistleri daha fazla, diğerlerinde ise daha az olduğu Tam bilinmemektedir. Ancak en çok 35-50 yaşlar arasında ve hormon replasman tedavisi alanlarda daha sık görüldüğü iyi bilinmektedir. Basit kistler kanser değildir ve kansere dönüşmezler. Ancak çok nadir durumlarda kist içinde veya komşuluğunda kanser gelişebilir. Bu gelişme ultrasonla veya enjektörle boşaltılan kist sıvısının incelenmesiyle tespit edilebilir. Bir çok kadın kistlerinden habersiz olarak yaşar ve genellikle bunlar tedavi gerektirmez. Bazı hanımlarda kist, ağrılı bir kitle olarak ortaya çıkar. Böyle ağrılı ve rahatsız edici kistlerin boşaltılması gerekmektedir. Bu işlem hastanemizin “Teşhis ve Tedavi Ünitesi”nde basit ve ağrısız bir yöntemle yapılmaktadır. İnce bir iğne ile kist içine girilerek sıvı enjektöre çekilmekte ve gerekli incelemeler için hazırlanmaktadır.
Fibrokistik hastalık, hassas topak topak olmuş memeleri tarif etmek için kullanılır. Bu terim artık pek kullanılmamaktadır. Çünkü bazı hanımlarda topak topak olmuş pütürlü meme normal kabul edilmektedir. Pütürlü meme içinde minik kistler içeren normal meme dokusundan oluşur ve genellikle tedavi gerektirmez.
Yaklaşık her 8-9 kadından biri 80 yaşına gelmeden meme kanserine yakalanmaktadır. Meme kanseri bir nevi yaşlanma hastalığıdır. Bunların %74’ü, 50 ve yukarı yaşlardaki kadınlarda ortaya çıkar ve 35 yaşın altındaki hanımlarda nadir görülür. Meme dokusundaki anormal hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalmasıyla meme kanseri gelişir. Tedavi edilmezse, meme dokusundaki kanser hücreleri yayılarak kana veya lenf sıvısına karışır ve kemik, akciğer, karaciğer veya beyin gibi vücudun diğer bölgelerinde yayılabilirler.
Bir değişikliğin kanser olma ihtimali nedir?
Hanımlar arasında memelerde değişiklik oluşması çok yaygın bir olay olmasına rağmen, bunların %95’inden fazlası meme kanseri değildir. Bazı kadınlar meme kanseri için yüksek risk altındadır. Bu durum memedeki değişikliğin daha dikkatli tetkik edilmesini gerektirir.
Meme kanseri için yüksek riskli kadınlar:
Memedeki değişikliklerin tetkiki
Memedeki bir değişikliğin incelenmesi için doktorun size “üçlü test” yaptırması önerilmektedir ancak, meme hastalarının hepsinde bu testin mutlaka yapılması şart değildir.
Üçlü Test:
Kadınların çoğunda bu testler temiz çıkmaktadır. Küçük bir grup kadında da bu testlerin bir veya bir kaçında kanser bulguları çıkar ki, bu durumda açık cerrahi biyopsi gerekebilir (Sayfa ... bakınız).
Üçlü tesit ne kadar doğru sonuç veriyor?
Tek başına bu testlerin hiç biri tüm kanserleri yakalayamamaktadır. Ancak, eğer hepsi birlikte yapılır ve hepsi de temiz çıkarsa sizde kanser olma olasılığı çok düşüktür. Üçlü testle %99.5 oranında doğru netice alınabilmektedir. Bu nedenle ZEUGMA Sağlık Hizmetleri üçlü testi bir çok hastada standart olarak kullanmaktadır.
Açık cerrahi biyopsi kanser olup olmadığını anlamanın en kesin yoludur. Ancak bu cerrahi girişimin kadınlar için bazı dezavantajları da vardır:
Memede meydana gelen bir değişikliğin sebebi araştırılırken, hem hasta hem de doktoru (eğer varsa) kanseri mümkün olduğu kadar en kısa zamanda tespit etmek ve elden geldiğince gereksiz test ve girişimleri yapmamak arasında bir denge oluşturmaları gerekmektedir.
Yüksek risk grubunda olmayan ve “üçlü test” negatif çıkan hanımlarda kanser çıkma ihtimali hemen hemen yoktur. Bu yüzden açık biyopsi gereksiz olabilir.
Memedeki değişikliğin araştırılmasında hasta kendini ne kadar emin hissedecek?
Memedeki bir değişikliğin tetkik edilmesi sırasında hastanın yapılan işlemlerin her birine tam olarak güvenmesi büyük önem taşımaktadır.
Klinik Meme Muayenesi Nedir?
Bu yöntemle doktor, koltuk altı ve köprücük kemiğine kadar tüm memeyi muayene ederek, memedeki değişikliğin olası sebepleri hakkında daha fazla fikir edinir. Muayene için, hasta belden yukarısına kadar soyunur. Doktor ayakta veya oturur pozisyondaki hastaya bakarak memelerde görülebilir herhangi bir değişiklik olup olmadığını inceler. Daha sonra hastadan yatmasını isteyerek her iki meme, meme başları ve koltuk altları muayene edilir.
Bu muayene ile ne gibi bilgiler elde edilir?
Doktor klinik meme muayenesi ile memedeki değişikliğin kanser olup olmadığı hakkında bir miktar fikir sahibi olur ve herhangi bir risk faktörü olup olmadığını öğrenir.
Şu bilgiler elde edilir:
Doktor kadındaki rahatsızlığın hormonal sebepli olup olmadığını öğrenmek isteyecektir, bu nedenle şu konuları soracaktır:
Eğer doktor hormonal düzensizliklerin meme rahatsızlığına neden olduğunu düşünüyorsa ve meme muayenesinde de hormonal sebepler ön plandaysa bu noktada daha fazla tetkike gerek kalmaz. Eğer hormonal meme hastalığı ağrılı ise, doktor bazı ilaçlar yazabilir. Genellikle böyle durumlarda 2-3 ay arayla memedeki değişiklikler tekrar kontrol edilmelidir.
Memeler yaşla birlikte değişir ve farklı zamanlarda faklı özellikler kazanır. Bazen doktorunuz memedeki değişikliğin normal olduğunu size söyleyebilir. Örneğin; memenin diğer alanlarına göre bir miktar farklı hissedilen normal bir meme yapısı olabilir veya kaburga gibi memenin dışındaki bir yapı olabilir. Hasta, meme veya vücudunun normal olduğuna ikna olursa bu noktada doktor daha başka bir tetkik yapmayacaktır. Ancak hasta 2-3 ay sonra hala memesinde kitle olduğunu düşünüyorsa doktoruna tekrar başvurmalıdır.
Doktor kanserle uyumlu olmayan bir kitle veya faklı his veren bir alan saptayabilir. Bazen bunun anormal bir yapı olduğu bile anlaşılamayabilir. Tüm bu durumlarda daha ileri tetkikler gerekmektedir.
Meme kanserine bağlı kitleler muayene sırasında, fibroadenom ve kistlerden çoğu zaman faklı bir his verirler. Kitle sertse, düzensiz kenarlı ise, cilt veya kas gibi memenin diğer yapılarına yapışmışsa kanser olma ihtimali yüksektir. Bu durumda doktor daha başka testler yaptıracaktır.
Mamogram Nedir?
Mamogram memenin düşük doz X-ışını ile çekilen filmleridir. Momografi çok küçük meme kanserlerini tespit edilebilir, bazen bir pirinç tanesi büyüklüğündeki kanserleri bile yakalayabilir. Mamografi çekilirken, kadının memesi mamografi cihazının iki levhası arasına birkaç saniyeliğine sıkıştırılır. Bazı hanımlar bu işlemi rahatsız edici veya ağrılı bulabilmektedir. Röntgen teknisyeni filmleri çektikten sonra Röntgen Uzmanı filmleri değerlendirir ve hastanın doktoruna iletilmek üzere bir rapor yazar. Bazı hanımlar daha önce değişk nedenlerle mamografi çektirmiş olabilirler. Örneğin hormon replasman tedavisinden önce Kadın Doğum Uzmanı tarafından veya rutin bir tarama programı dahilinde yaptırılmış olabilir.
Aynı test olmasına rağmen tarama amacıyla yapılan mamografi, memesinde meydana gelen bir değişiklik nedeniyle yaptırılan tanısal mamografiden farklıdır. Tanısal mamografide filmleri inceleyen radyoloji uzmanı özellikle dikkatlidir ve değişikliğin farkedildiği bölgeye yoğunlaşarak farklı açılardan filmleri defalarca inceler.
Bir Mamogramda ne görülür?
Röntgen filminde memedeki değişikliğin kanser olup olmadığı hakkında bilgi elde edilir. Örneğin; düzgün ve yuvarlak bir şekil görünüyorsa büyük ihtimalle kanser değildir, yıldızvari veya etraf meme dokusuna dallı budaklı şekiller gösteriyorsa kanser olma ihtimali vardır.
Doktorunuz filimlerde ayrıca mikrokalsifikasyonlar tespit edebilir. Bu durum, memede minik kireçlenme noktacıkları olduğunu gösterir. Bu bulgu meme kanserinin erken belirtisi olabilir ve doktorunuzun kanser olasılığına karşı dikkatli olmasını gerektirir.
Mamografi meme kanserlerinin yaklaşık %10’unu göremez. Bunun anlamı şudur: Hormonal değişikliklerle ilgili olmayan bir meme kitlesi olan hanımda tek başına mamografiye bakılarak kanser olup olmadığına karar verilemez. %10’luk bir yanılma payı vardır.
Mamografi yaş ilerledikçe daha doğru sonuçlar vermektedir. Çünkü yaşlanmayla birlikte kadın memesi daha çok yumuşar ve kitleler daha kolay tespit edilir. Bu durum aşağıdaki resimlerde görülmektedir. Soldaki yaşlı, sağdaki genç bir hanımın mamografi resimleridir. Solda, meme yoğunluğu daha az olduğundan röntgen daha koyu ve kanser olabilecek alanlar ise daha açık renkte görülür (beyaz alanlar).
Sağ tarafta genç bir hanıma ait mamografi filmi görülmektedir. Memeler daha yoğun olduğu için röntgen filmi daha beyaz görülmektedir. Bu nedenle memedeki bir değişikliğin saptanması daha güç olmaktadır.
Ultrason testi nedir?
Ultrason testi yüksek frekanslı ses dalgaları ile memedeki değişiklikleri saptayan cihazlarla yapılır. Bu dalgalar memedeki özelliklere göre ya memeden yansıyarak cihaza geri döner ya da meme içinden geçip gider. Sonuç olarak bir görüntü oluşur ve memedeki değişiklikler hakkında doktora bilgi verir.
Bir hanım ultrason yaptırdığında, ultrason probunun (bir çeşit mikrofon) meme cildi üzerinde rahatça gezdirilebilmesi için meme üzerine kayganlaştırıcı bir jel sıkılır. Bir çok hanım gebelikleri sırasında ultrason yaptırdığını hatırlayacaktır, meme için yapılan işlem de buna benzemektedir. Daha sonra radyoloji uzmanı gördüklerini bir rapor halinde hastaya verir.
Ultrasonda ne görülür?
Genç hanımlarda meme kitlelerinin değerlendirilmesinde mamografiye göre ultrason daha doğru sonuçlar vermektedir. Bu nedenle 35 yaşın altındaki bayanlarda ilk görüntüleme yöntemi olarak ultrason tavsiye edilmektedir.
Bir kitlenin içi sıvı dolu bir kist mi, yoksa fibroadenom ya da kanser gibi içi dolgun bir kitle mi olduğunu öğrenmemizi sağlayan yararlı bir testtir.
Görüntüleme Yöntemlerinin sonuçları ne anlama gelir?
Görüntüleme yöntemleri daha ileri inceleme gerekip gerekmediği konusunda doktora yol gösterir.
Sonuç olarak memedeki değişiklik şunlar olabilir;
İnce İğne Aspirasyonu veya Kalın İğne Biyopsisi
Bir hanımda hormonal meme değişikliği veya kiste bağlı olmayan bir kitle veya şişlik varsa, ince iğne aspirasyon biyopsisi veya kalın iğne biyopsisi önerilmektedir. Bu testlerde, kitleden veya meme değişikliğinin olduğu yerden küçük bir hücre grubu alınır ve ne tipte hücreler olduğu incelenir.
İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi Nedir?
İnce iğne aspirasyon biyopsisinde kitle veya meme değişikliğinin olduğu alandan ince bir iğne ile bir grup hücre alınır. Eğer kitle elle rahat hissedilemiyorsa ultrason veya mamografi rehberliğinde o bölgeden örnek alınır.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi birkaç dakikalık bir işlemdir. Bir miktar rahatsızlık veya ağrı olabilir. Genellikle hafif bir morarma olur ancak kısa sürede geçer. Alınan örnek patoloğa gönderilir ve hücreler mikroskop altında incelenir. Daha sonra hücrelerin özellikleri hakkında detaylı bir rapor hazırlanır. İnce iğne ile sadece çok az miktarda hücre elde edilir, bu nedenle bazen kanser olduğu halde enjektöre alınamamış olabilir ve sonuç yanlış olarak temiz çıkabilir. Tek başına kullanıldığında ince iğne aspirasyon biyopsisi ile meme kanserlerinin yaklaşık %10’u tespit edilemeyebilir.
Kalın iğne biyopsisi nedir?
Kalın iğne biyopsisi tamamen ince iğne biyopsisi gibi yapılır, tek fark kullanılan iğne daha kalındır. Lokal anestezi yapılarak o bölge uyuşturulur, meme cildine birkaç milimetrelik bir kesi yapılır, yapılan bu kesi içinden iğne kitle içine ilerletilerek birkaç minik parça alınır. Rahatsız edici olabilir, ancak lokal anestezi ile o bölge uyuşturulduğu için hanımlar ağrı hissetmezler. Kalın iğne biyopsisinde, birkaç hücre yerine minik bir meme dokusu parçası alınabilmektedir. Bu da patoloji uzmanına tanıyı koyabilmesi için büyük kolaylık sağlar. Bazı kitleler ince iğne yerine kalın iğne biyopsisi için daha uygun olabilir. Hangisinin daha uygun olduğuna doktorunuz karar verecektir. Doktorunuz bazen minik parçanın normal meme dokusundan değil, tamamen kitleden alındığına emin olmak ister. Bu nedenle gerekli görürse ultrason veya mamografiyi rehber olarak kullanmak isteyebilir. Eğer memedeki değişiklik elle hissedilemiyorsa ve en iyi mamografide tespit edilebiliyorsa bu durumda biyopsi en iyi stereotaktik biyopsi yöntemi ile alınabilir. Bu yöntemde radyoloji uzmanı iğneyi mamografi cihazının yardımı ile kitle içine konumlandırarak örnekleme yapar. Yanlızca çok küçük kitlelerde ve özel durumlarda kullanılır.
Sonuçlar ne anlama geliyor?
İnce veya kalın iğne biyopsi sonuçları şunlar çıkabilir:
Bazı durumlarda biyopsi memedeki değişikliğin anlaşılmasına yardımcı olmayabilir. Bazen doktor ince veya kalın iğne biyopsisinin tekrar edilmesini isteyebilir.
Açık Biyopsi
Eğer testlerin herhangi birinde kanser bulgusuna rastlanırsa cerrahınız size açık biyopsi önerecektir. Bu test kanser olup olmadığı konusunda en kesin sonucu verir.
Açık biyopsi bir çok vakada genel anestezi gerektiren ve genellikle hastane şartlarında veya bir cerrahi kliniğinde günübirlik yapılabilen bir işlemdir. Cerrah önce kitlenin yerini işaretler, daha sonra ameliyata başlayarak kitleyi çıkarır.
Cerrahınız duruma göre eğer kitle küçükse, tamamını; büyükse sadece bir kısmını çıkarabilir. Kitle yeterli büyüklükte çıkarılmışsa patolog kesin tanıyı koyar.
İşlem sonunda yara kapatılır. Bir miktar rahatsızlık ve iz oluşabilir. Biyopsi sonucu, patoloğun yoğunluğuna bağlı olarak genellikle bir iki gün içinde belli olur.
Meme başı değişikliklerinin tetkik aşamaları nelerdir?
Meme başı değişikliklerinin araştırılması kitle araştırmasına göre biraz farklılık gösterir.
Meme başı akıntısı
Birçok meme başı akıntısı kanser değildir. Ancak meme başı akıntısı aşağıdaki özelliklerdeyse aynı zamanda kanser bulunabilir:
kanser ihtimali var demektir.
Eğer bu bulgulardan herhangi biri varsa doktorunuz görüntüleme yöntemlerine başvuracaktır.
Eğer akıntı bu özellikleri taşımıyorsa başka herhangi bir teste gerek yoktur. Ancak 2-3 ay içinde akıntı devam ederse bu kez bazı testler gerekli olabileceğinden doktora tekrar muayene olmanızda fayda vardır.
Meme başı akıntısının tetkiki
Meme başında çökme
Meme başı dışa doğru çıkacağına içe doğru çekilmesi anlamına gelmektedir. Eğer bu durum doğuştan değil tamamen yeni bir değişiklikse doktor bu durumu dikkate alarak mutlaka bir araştırma yapacaktır. Eğer meme başındaki çökme ile birlikte aşağıdaki durumlar varsa kanser olasılığı vardır:
Bu bulgulardan herhangi biri varsa doktorunuz bazı görüntüleme yöntemlerine başvurarak gerekli tedavinizi düzenleyecektir. Eğer bu tamamen yeni çıkan bir değişiklikse, kanser kuşkusu olmasa bile yine de testleriniz yapılacaktır. Eğer ultrason veya mamografi kanser şüphesi var diyorsa bu durumda açık biyopsi gerekebilir. Ancak kanser şüphesi yoksa 2-3 ay sonra kontrol muayenesi ile değişikliğin tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir.
- Tanısal Endoskopik İşlemler:
- Üst Sinidirim Sistemi Endoskopisi
- Kolonoskopi
- Sigmoidoskopi
- Anal Bölge Hastalıkları:
- Hemoroid(Basur) Tedavisi
- Anal Fissür (Çatlak) Tedavisi
- Anal Fistül Tedavisi
- Anal Abse Tedavisi
- Anal Siğillerin Tedavisi
- Kıl Dönmesi (Pilonidal Sinüs) cerrahi tedavisi
- Kalın Bağırsak (kolon) iyi ve kötü huylu hastalıklar tanı ve cerrahi tedavisi
- İnce Bağırsak iyi ve kötü huylu hastalıklar tanı ve cerrahi tedavisi
- Mide hastalıkları tanı ve cerrahi tedavisi
- Yemek Borusu (Özofagus) hastalıkları tanı ve tedavisi
- Kasık Fıtıkları kapalı ve açık cerrahisi
- Pankreas bezi hastalıkları
- Karaciğer Hastalıkları tanı ve cerrahi tedavisi
- Tiroid Bezi (Guatr) hastalıkları tanı ve cerrahi tedavisi
- Meme?nin iyi ve kötü huylu hastalıkları tanı ve cerrahi tedavisi
- Deri nin iyi ve kötü huylu tümörlerinin tanı ve cerrahi tedavisi
- Laparoskopik Cerrahi:
- Safra kesesi(laparoskopik kolesistektomi)
- Apendiks (laparoskopik apendektomi)
- Reflü cerrahisi
- Fıtık cerrahisi
Reflü ve Cerrahisi
Halk arasında reflü olarak bilinen gastroözefageal reflü, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması olarak tanımlanıyor. Ülkemizde her 5 kişiden birinin sorunu olan bu hastalık, oluşturduğu yakınmalarla yaşam kalitesini ciddi boyutlarda etkileyebiliyor. Öyle ki hasta gece yüksek yastıkta yatmak zorunda kaldığı ve öksürük krizleri nedeniyle rahat uyuyamadığı için güne yorgun başlayabiliyor. Hiç beklemediği bir anda ani mide gazı çıkışları veya ağız kokusu yüzünden sosyal hayatında zor anlar yaşayabiliyor.
Reflü?nün en tipik belirtisi olan midede yanma ile ekşime sorunu da hastayı canından bezdirebiliyor. Bu hastalık beslenme tarzı ile yaşam alışkanlıklarına özen gösterildiği ve ihtiyaç duyulduğunda ilaç tedavisine devam edildiği sürece genellikle kontrol altında tutulabiliyor. Ancak bazı durumlarda operasyon şart görülebiliyor
Bu alışkanlıklar reflü nedeni!
Karın içi basıncını artıran mide fıtığı, obezite ve hamilelik reflüye zemin hazırlayan faktörler. Ancak bu hastalık aynı zamanda mide kapakçığı yetersiz çalışan zayıf kişilerde de sıklıkla görülüyor. Mide kapakçığının yetersiz çalıştığı hastalarda fazla miktarda yemek tüketmek, tok karnına yatmak ve mide kapakçığını gevşeten gıdaları yemek reflüyü tetikliyor. Mide kapakçığını gevşeten etkenler ise şöyle sıralanıyor:
- Alkol,
- Sigara,
- Turşu,
- Limon gibi ekşiler
- Yağlı gıdalar,
- Salçalı besinler,
- Acı baharatlar.
Belirtileri neler?
- Mide ve yemek borusunda yanma, ekşime,
- Ağza acı su gelmesi,
- Yemek sırasında yemek borusunda ağrı, boğazda bir takılma hissi,
- Astıma benzer nefes darlığı,
- Öksürük, ses kısıklığı,
- Ağız kokusu gibi yakınmalar görülüyor.
Reflü ameliyatına götüren 5 neden
1- Mide fıtığı eşlik ediyorsa: Reflü hastalığına sıklıkla mide fıtığı eşlik edebiliyor. Mide fıtığının bazı türlerinde fıtık boğulması ve acil ameliyat riski oluyor. Bu tür fıtıklarda reflünün şiddetine bakılmaksızın hastaya ameliyat öneriliyor.
2- İlaç tedavisine rağmen yakınmalar geçmiyorsa: Reflüye bağlı olarak yemek borusunda yanma, ekşime, ağza acı su gelmesi gibi yakınmaları olan hastaların bu yakınmaları genellikle PPI (proton pompa inhibitörü) denilen, asit üretimini azaltan ve aljinat denilen (gaviscon gibi) yemek borusunun iç yüzeyini koruyan ilaçlarla kontrol altına alınabiliyor. Fakat bazı hastalarda tüm diyet uygulamaları ve ilaçlara rağmen yakınmalar devam ediyor. Bu grup hastalar ancak ameliyattan fayda görüyor.
3- Yemek borusu içinde doku hasarı saptanmışsa: Reflüye bağlı yakınmaları diyet ve düzenli ilaç kullanımıyla kontrol altına alınmış olan hastaların kontrol endoskopisinde doku hasarı (ülser veya mukozal tahriş) görülebiliyor. Bu hastaların yakınmaları geçmiş de olsa, ilaç tedavisinden yeterince fayda görmediğine karar veriliyor ve ameliyat öneriliyor.
4- Kanserleşmeye doğru giden doku değişimleri varsa: Reflü olduğunda yemek borusuna kaçan asit salgısı yemek borusunun iç yüzeyini döşeyen mukozada hasara yol açabiliyor. Bu durum kronik bir duruma geldiğinde,yemek borusunda barrett olarak nitelendirilen ve kansere dönüşme ihtimali olan değişikliklere yol açıyor. Eğer bir hastada bu tür değişiklikler oluştuysa yemek borusunu reflüye karşı daha iyi korumak gerekiyor. Bu durumda da ameliyat öneriliyor.
5- Hasta sürekli ilaç kullanmak istemiyorsa: Reflü hastalarında diyet ve ilaçların yardımıyla yakınmalar geçebiliyor. Bazı hastalar bu ilaçları ömür boyu kullanmak zorunda kalabiliyor. Ömür boyu ilaç kullanmak ya da diyet yapmak istemeyen hastalar yaşam konforunu arttırmak için kalıcı çözüm arayabiliyor. Bu grup hastalara da ameliyat öneriliyor.
Ameliyat kesin çözüm sağlıyor
Reflü, laparoskopik cerrahinin gelişmelerinden en fazla nasibini alan hastalıklardan biri. Laparoskopik girişim reflü ameliyatları için de altın standart haline geldi. Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Arslan KARAMAN, laparoskopik reflü ameliyatından sonra hastanın genellikle 24 saat sonra hastaneden taburcu olduğunu belirterek şunları söyledi: ?Laparoskopik cerrahinin yarattığı konfor sayesinde ameliyat sayılarında çok hızlı bir artış oldu. Bunun nedeni ise hastanın kısa sürede günlük yaşantısına geri dönebilmesi. Ameliyattan bir gün sonra günlük yaşantısına dönebilen hasta, 7-10 gün sonra da iş hayatına başlayabiliyor. 20 günlük bir diyet sürecinin ardından da yasaklı olan gıdalar dahil normal beslenmeye geçebiliyor?
KOLELİTİASİS (SAFRA KESESİ TAŞI)
SAFRA KESESİ NEDİR?
Yaklaşık 10 cm. uzunlukta, 5 cm. genişlikte armut şeklinde bir organdır. Karaciğerde yapılan safranın depolanmasında ve gereğinde ince bağırsağa salınımında görevlidir.
KOLELİTİASİS (SAFRA KESESİ TAŞI) NEDİR?
Safra kesesi içinde kolesterol(yağ) veya pigment(enfeksiyon) a bağlı olarak gelişen taşlardır.
SAFRA KESESİNİN DİĞER HASTALIKLARI NELERDİR?
Safra kesesi polipleri, safra çamuru, safra kesesi iltihabı, safra kesesi kanserleri ve safra kesesi koliği(ağrısı).
KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Safra kesesi taşları daha çok orta yaş ve üzerindeki kişilerde görülür. Bayanlarda, çok doğum yapmış kişilerde, sarışınlarda ve ailesinde taş olan kişilerde görülme sıklığı biraz daha artmıştır.
HANGİ HASTALIKLARLA KARIŞIR?
Özellikle mide hastalıkları ile karışır. Uzun süre mide rahatsızlığı nedeniyle tedavi görmüş olan kişilerde altta yatan nedenin aslında safra kesesi taşı olduğu anlaşılmıştır.
HASTADA NE TÜR ŞİKAYETLER YAPAR?
Karnın sağ üst tarafında ağrı, sırt ağrısı, bulantı, özellikle yağlı yemeklerden sonra şişkinik, hazımsızlık, geğirti şikayetleri görülür.
KOLELİTİASİS TANISI NASIL KONULUR?
Yapılacak karın ultrasonografisi ile tanı rahatça konulur.
KOLELİTİASİS TEDAVİSİNDE NELER ÖNERİRSİNİZ?
Hiç şikayeti olmayan hastalarda ameliyat olmazsa karşılaşabileceği durumlar anlatılır. Hastaya ameliyat tavsiye edilir ancak karar hastaya bırakılır. Şikayeti olan hastalara ise ameliyat önerilir.
AMELİYAT OLMAK İSTEMEYEN HASTA NE GİBİ DURUMLARLA KARŞILAŞABİLİR?
Ameliyat yapılmazsa tekrarlayan safra kesesi iltihabi, tıkanmaya bağlı sarılık, akut pankreatit(pankreas iltihabı), safra kesesi kanserleri görülebilir.
KOLELİTİASİS AMELİYATLARI NASIL OLUYOR-SONUÇLARI NELERDİR?
Safra kesesi ameliyatları açık veya laparoskopik(kapalı) olabilir. İltihaplı dahi olsa öncelikle kapalı yapılmalıdır. Ancak iltihabi dönemde veya ameliyat esnasında gerektiğinde cerrah açığa dönebilir.
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ (KAPALI SAFRA KESESİ AMELİYATLARI) NEDİR? AVANTAJLARI-DEZAVANTAJLARI NELERDİR?
Safra kesesi ameliyatlarında dünyaca kabul edilen standart ameliyat şeklidir. Bu ameliyatta hasta uyutulur ve karnı gaz ile şişirildikten sonra karna yerleştirilen trokar denilen borucuklar yardımıyla safra kesesi alınır.
En büyük avantajı ameliyat sonrası ağrının az olmasıdır. Ameliyat sonrası hasta daha erken ayağa kalkar, yemek yer ve taburcu olur. Ameliyat izi çok az kalır ve amelyat yeride ilerde fıtık pek gelişmez.
FITIK NEDİR? KAÇ ÇEŞİDİ VARDIR?
Vücudun herhangi bir organının, genellikle bağırsağın, kaslar arasından zayıf bir noktadan dışarı çıkmasına FITIK denir. Karın duvarında en sık 6 çeşidi görülür. - Indirekt inguinal(kasık) fıtığı: Bu fıtık tipinde, karın zarı, kasıktaki iç halkadan torbalara doğru uzantı yapar. Kasık fıtıkları içinde en çok görülenidir. Bu tipin, torbalara kadar inmesi halinde ?Skrotal Herni? adını alır.
- Direkt inguinal(kasık) Herni: Fıtıklaşma iç halka ile karın orta hattı arasındaki zayıf bölgedendir. Boğulma riski indirekt kasık fıtığına göre çok daha düşüktür. Daha çok yaşlılarda görülür.
- Femoral Herni (Uyluk Fıtığı): Kasık alt bölgesinde (uyluk üst bölgesinde), femoral arterin(kasık atardamarı) yanında meydana fıtıktır. Kadınlarda daha sık görülür. Boğulma riski en yüksektir.
- Epigastrik herni: Karın orta hatta göbekten yukarıda görülen fıtıklardır. Nadir görülen bir fıtık tipidir.
- İnsizyonel herni (Ameliyat Kesisi Fıtığı): Daha önce geçirilmiş karın ameliyatlarının kesi yerlerinde ortaya çıkan fıtıklardır. Cerrahi teknik yetersizliğine, yara enfeksiyonuna ya da hastaya ait yara iyileşmesine bozacak etkenlere (obezite, şeker hastalığı, kortizon kullanımı, kronik akciğer hastalığı) bağlı olarak gelişebilir.
- Göbek fıtığı: Karın içi organ ve dokularının göbek deliğinden fıtıklaşmasıdır.
HASTADA NE TÜR ŞİKAYETLER YAPAR?
Genel olarak o bölgede özellikle uzun süre ayakta durma sonrası veya ağırlık kaldırma sonrası ağrı, şişlik meydana gelir. Eğer fıtıklaşan bağırsak ise ve boğulmuş ise bulantı kusma ve büyük abdest yapamama da şikayetler eklenir.
KİMLERDE GÖRÜLÜR ?
Herkeste görülebilir. Ancak kilolu, sigara kullanan hastalarda daha sık görülğr. İnsizyonel herni ise o bölgede yara yeri enfeksiyonu geçirmiş kişilerde ve kortizon kullanan hastalarda görülme şansı daha yüksektir.
TANI NASIL KONULUR?
Fıtık tanısı elle muayene konulur. Bazen ultrasonografi veya tomografi istenebilir.
KORUNMAK MÜMKÜN MÜ?
Aslında korunmak çok mümkün değildir. Ancak kesi fıtıkları ameliyat sonrası özellikle 3 ay dikkat etmeyen hastalarda görülebilir.
TEDAVİSİNDE NELER ÖNERİRSİNİZ?
Maalesef ilaçla tedavisi yoktur. Tedavisi mutlak ameliyattır.
AMELİYATLARI NASIL OLUYOR-SONUÇLARI NELERDİR?
Ameliyatları laparoskopik (kapalı) veya açık yapılabilir. Laparoskopik ameliyatların avantajları işe erken dönüş, daha az ameliyat sonrası ağrı ve daha az yara izidir. Genelde mesh(yama) kullanılır. Çok küçük fıtıklarda ve gençlerde yama kullanılmayabilir. İyi bir ameliyattan sonra hasta da kendine dikkat ederse hastalığın tekrarlama riski%1-2 dir. Ameliyat yerinde infeksiyon, kanama, seroma(yara yerinde sıvı birikmesi) görülebilir.
AMELİYAT ÖNCESİ VE SONRASI DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR :
Ameliyat öncesi o bölgenin temizliği önemlidir. Ameliyat sonrası özellikle ilk 3 ay ağır kaldırmaktan kaçınması, bazen önerilen korselerin düzgün ve düzenli kullanılması gereklidir.
HEMOROİD NEDİR?
Hemoroid, haima (kan) ve rhoos (akma) sözcüklerinin birleşmesidir. Hemoroid, normalde var olan damar yastıkçık yumağıdır., yumağının sarkması ve kanamasıdır.
HEMOROİDAL HASTALIK NEDİR?
Normalde var olan bu yumakların sarkması ve kanaması sonucu oluşan hastalğa hemoroidal hastalık denir. Öncelikle İÇ ve DIŞ olmak üzere 2 çeşittir. Dış hemoroid makatın dışında oluşan-tıkanan damar yumağıdır. İç hemoroid ise makatın 2-3 cm içinden başlayan ve bazı kişilerde dışarıya doğru sarkan damar yumağıdır. İç hemoroid de sarkmanın derecesine göre 4?e ayrılır.
KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Hemoroidal hastalık, uzun süreli kabız kalan, ishal olan veya ıkınarak dışkılama yapanlarda, ailesinde hemoroidal hastalığı olan kişilerde, uzun süre ayakta çalışanlarda, ağır kaldıranlarda ve perianal abse (makatta çıban-yara) ve fistül hastalığı geçiren kişilerde görülebilir.
HANGİ HASTALIKLARLA KARIŞIR?
Hemoroidal hastalık özellikle ANAL FİSSÜR (MAKATTA ÇATLAK) ile karışır. Hastadan dikkatli anamnez (öykü) alımı ve anaskop (ışıklı alet) yardımıyla makattan muayene ile ayırıcı tanı yapılır. Yine o bölgenin KANSERleri de benzer şikayetler yapacağından mutlaka dikkatli muayene yapılmalı.
HASTADA NE TÜR ŞİKAYETLER YAPAR?
Genelde ilk ve en önemli şikayet KANAMAdır. Özellikle kabızlık sonrası olur. Ikınma ile büyük abdest yaptıktan sonra ele gelen MEME, SALGI ve buna bağlı KAŞINTI en sık şikayetlerdir.
TANI NASIL KONULUR?
Hastanın anamnez-öyküsünün alınmasını takiben rektal tuşe (makatın parmakla muyenesi) ve anaskop (ışıklı alet) yardımıyla tanı konur.
KORUNMAK MÜMKÜN MÜ?
Hemoroidal hastalıktan tuvalet alışkanlığının düzenlenmesi, kabızlığın ve ıkınmanın önlenmesi, diyetin düzenlenmesi, posalı yiyecekler yenmesi, baharatın kısıtlanması ile korunmak mümkündür.
TEDAVİSİNDE NELER ÖNERİRSİNİZ? AMELİYAT DIŞI YÖNTEMLER NELERDİR?
Hastaya tuvalet alışkanlığı, diyetin düzenlenmesi önerilir. İç hemoroidlerde; 1. ve 2. derecelere ilaç tedavisi, kremler denenir. Bunlarla geçmezse LAZER, BANT veya SKLEROTERAPİ (damarları kapatmak için iğne) tedavisi önerilebilir. 3. ve 4. derece hemoroidlere ise ameliyat gereklidir.
Dış hemoroid hastaları çok şiddetli ağrı ile doktora başvurur. Bu durumda ise sıcak oturma banyosu ve o hemoroid pakesinin bölgesel anestezi altında çıkarılması gerekebilir.
AMELİYATLARI NASILDIR? BAŞARISI NEDİR?
Çeşitli ameliyat teknikleri vardır. Özel bir alet yardımıyla(stapler) yapılan ameliyatlar hastanın hemoroidal hastalığın derecesine göre tercih edilir. Kapalı ameliyat tekniği de daha ileri durumlarda ve iç ve dış hemoroidin beraber görüldüğü durumlarda uygulanır. Bu ameliyatların %96-98 oranında başarılı sonuçları vardır.
Lazer-bant ve skleroterapi sonrası aynı gün normal hayata dönebilirken stapler ile ameliyat sonrası birkaç gün, kapalı ameliyat tekniğinde ise 1 hafta-10 gün içinde hasta tamamen normal hayatına döner.
AMELİYAT ÖNCESİ VE SONRASI DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR NELERDİR?
İç hemoroid ameliyatı öncesi hastalar mutlaka diyetini düzenlemeli, sıcak oturma banyoları yapmalı, ilaçlarını düzenli kullanmalıdır. Kabızlığı varsa yardımcı ilaçlarla bu giderilmelidir. Aktif kanamalı dönemde ameliyat yapılmamalıdır.
Ameliyat sonrası ilk bir ay oturma banyolarına devam etmesi lazım. Diyetine ömür boyu dikkat etmeli, tuvalet alışkanlığını düzenlemelidir. Ameliyat sonrası erken dönemde verilen ilaçların düzenli kullanılması da hastanın ağrısının az olmasına ve normal yaşamına erken dönmesine yardımcı olacaktır.
ANOREKTAL ABSE NEDİR?
Anorektal abse, makatın 2 cm. içinde çepeçevre yerleşimli, dışkıyı kayganlaştırmak için sıvı salgılayan 8-10 adet bezin iltihaplanması sonucu oluşur. Makat çevresinde 5 adet boşlukta bu iltihap birikebilir ve iltihabın miktarına bağlı şikayetler olur.
ANOREKTAL ABSE KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Anorektal abse toplumda herkeste görülebilir. Erkeklerde ve 30-45 yaş arasında sıklık artar. Bağırsak iltihabı, kanserli, lösemili o bölgeden hemoroid gibi operasyon geçirmiş kişilerde görülme sıklığı artar.
HASTADA HANGİ ŞİKAYETLERİ YAPAR?
Makat çevresinde çok şiddetli AĞRI, ŞİŞLİK ve ATEŞ asıl şikayetlerdir. O bölgede KIZARIKLIK, GERGİNLİK bazen de İLTİHABIN AKMASI görülebilir.
TANISI NASIL KONUR?
Yüzüstü yatan hastada o bölgedeki şişlik ve dokunmakla şiddetli ağrı olmasıyla, rektal tuşede (makatın parmakla muayenesi) ağrı ve ısı artışının tespitiyle tanı konulur.
TEDAVİDE NELER YAPILABİLİR?
Makata yakın yerden bölgesel anestezi yardımıyla 1-2 cm. kesiden iltihabın boşaltılması ve antibiyotik desteği tedavinin ana prensipleridir.
PERİANAL FİSTÜL NEDİR?
Anorektal fistül; iç ağzın makat içinde, dış ağzın ise makatın kenarında olduğu, dış ağızdan devamlı iltihabın aktığı boşluk olarak tanımlanır.
KİMLERDE GÖRÜLÜR?
%70-80?i daha önce perianal abse geçirmiş kişilerde görülür. Makatta çatlak, hemoroid ameliyatı olmuş, bağırsak iltihabı olan ve o bölgeden yaralanması olan kişilerde de görülebilir.
HANGİ HASTALIKLA KARIŞIR?
Özellikle anaskop (ışıklı alet) ile muayene pılmazsa sadece dış ağız görülür ve o bölgenin abseleriyle karışır
HASTADA NE TÜR ŞİKAYETLER YAPAR?
Hastalar bazen dış ağızdan bazen de makat içinden iltihaplı ve bazen kanlı AKINTIdan şikayetçidir. Büyük abdest sırasında AĞRI, iltihabın akmasıyla da rahatlama şikayetleri vardır.
TANI NASIL KONUR?
Tanıda hastanın öyküsü çok önemlidir. Geçmişinde abse geçirmiş hastadan şüphelenmek gerek. Fizik muayenede makat kenarında dış ağzın ve rektal tuşe (makatın parmakla muyenesi) ile veya anaskop (ışıklı alet) ile yapılan muyenede iç ağzın da görülmesiyle tanı konulur. Ancak iç ağız her zaman görülemeyebilir.
TEDAVİDE NE ÖNERİLİR?
Dış ağzın makat çevresine yakınlığı ve boşluğun derinliğine göre ameliyat şekli değişebilir. İki ağız arasını kesip açık bırakma, özel yapıştırıcılar, lazer veya seton (lastik-ip ile bağlama) yapılabilir.
AMELİYAT NASILDIR? SONRAKİ BAKIMI NASIL OLMALI?
Ameliyat çoğu zaman spinal anestezi altında yapılır. Ameliyat bölgesi açık bırakılır. Ameliyat sonrası o bölgenin kendiliğinden kapanması amaçlanır. Lazer veya özel yapıştırıcı kullanılan durumlarda hastada herhangi bir kesi yoktur. Mevcut hastalık dış ve iç ağızlarından girişim yapılır.
Ameliyatın ertesi günü genelde hastalar taburcu edilir. Yarası açık bırakılan hastalar günlük duşlarını alıp yara pansumanı yapmaları gerekmektedir. . Lazer veya özel yapıştırıcı kullanılan durumlarda hasta 3 gün duş almamalı sadece pansuman yapmalı.
Anal kanalda sıklıkla orta hatta ve arka tarafta yerleşimli, 1-2 cm. kadar olan çatlak şeklinde ağrılı yaradır.
ANAL FİSSÜR KİMLERDE GÖRÜLÜR ?
Makat çevresindeki kasın gereğinden fazla kasılması anal fissür oluşmasındaki ana sebeptir.
Sert dışkısı, kabızlığı veya ishali olanlarda, crohn (bağırsak iltihabı), tüberküloz (verem), sfiliz, AIDS, cinsel yolla geçen hastalıklarda ve lösemi gibi bazı hastalıklarda görülebilir.
HANGİ HASTALIKLARLA KARIŞIR?
Hastaya makatta eline gelen sentinel pili (meme-et parçası) ve kanamadan dolayı sıklıkla hemoroid (basur-mayasıl) olarak tanı konur ve yanlış tedavi verilerek hastanın gecikmesine neden olunur. Zaman kaybeden hasta belki ameliyatsız iyileşecekken ameliyat olmak durumunda kalır.
HASTADA NE TÜR ŞİKAYETLER YAPAR?
Hastalar tipik olarak büyük abdest yaptığında makatta AĞRI- YANMA ve daha sonra tuvalet kağıdına bulaşan KANAMA dan şikayetçidir. Makatta ISLANMA ve buna bağlı KAŞINTI da görülen diğer şikayetlerdir.
TANI NASIL KONULUR?
Anal fissür, yüzüstü yatan hastanın kalçalarının iki yana açılmasıyla rahatlıkla görülür.
ANAL FİSSÜRDEN KORUNMAK MÜMKÜN MÜ?
Düzenli tuvalet alışkanlığıyla, diyete dikkat etmek suretiyle korunmak mümkündür.
TEDAVİSİNDE NELER ÖNERİRSİNİZ? AMELİYAT DIŞI ÇÖZÜMLER NELERDİR?
Tedavide öncelikle diyetin düzenlenmesi, kabızlık ve ishalden korunma, sıcak oturma banyoları, ağrı kesici pomatlar önerilir. Kasılı olan kasın direncini düşürmek için özel pomatlar, enjeksiyonlar(botoks) ve ameliyat önerilir.
ANAL FİSSÜR AMELİYATLARI NASIL OLUYOR-SONUÇLARI NELERDİR?
Bu hastalığın ameliyatları spinal anestezi altında veya lokal(bölgesel) anestezi ve sedasyon anestezi ile olabilir. Ameliyat bölgesine dikiş atılmaz, yırtık alanına dokunulmaz. Ancak dışarıda oluşmuş olan skin tag (meme dokusu) alınır. %98-100 iyileşme oranları vardır. Hasta birkaç gün içinde günlük yaşantısına döner.
AMELİYAT ÖNCESİ VE SONRASI DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR :
Ameliyat öncesi verilen ilaçların düzenli kullanılması gerekmektedir. Ek bir hastalığınızın bulunup bulunmadığı, varsa sürekli kullanılan ilaçlar mutlaka doktorunuza söylenmelidir.
Ameliyat sonrası genelde aynı gün hastalar taburcu olur. Hastanın evinde günde en az 3 defa sıcak oturma banyosu yapması lazım. Verilen ilaçların düzenli kullanılmasına ve diyetine dikkat etmesi lazım.
Halk arasında kıl dönmesi de denilen pilonidal sinüs, pilus(kıl) nidus(yuvası) kelimelerinin birleşiminden oluşur. Genelde makat arasında, kuyruk sokumunda orta hatta veya hemen yanında yerleşir. İltihaplı, akıntılı, iyi huylu bir cilt altı hastalığıdır.
BU HASTALIK KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Daha çok genç ve orta yaş gurubunda görülen bu hastalık özellikle kıllardan yoğun kişilerde görülür. Erkeklerde bayanlara göre daha sıktır. Kalıtımsal olup olmadığı çelişkilidir.
KORUNMAK MÜMKÜN MÜ?
Bu hastalığın neden meydana geldiği tam belli değildir. Ancak bu hastalığı olanlarda ve henüz iltihaplanma meydana getirmemiş kişilerde o bölgenin kıllarının temizlenmesi önerilir.
HANGİ HASTALIKLARLA KARIŞIR?
Pilonidal sinüs makatın ağzına doğru yerleşimli olduğu zamanlarda perianal abse (makatta çıban) ile karışabilir.
HASTADA NE TÜR ŞİKAYETLER YAPAR?
Uzun süre oturan hastalarda sakrumda (kuyruk sokumu) şiddetli AĞRI, KAŞINTI, AKINTI şikayeti yapar. İltihaplandığı durumlara ise ŞİŞLİK, KIZARIKLIK, ÇOK ŞİDDETLİ AĞRI, İLTİHAPLI AKINTI görülür
TEDAVİSİNDE NELER ÖNERİRSİNİZ?
Bu hastalığın tedavisinde çok erken dönemde özel ine tedavisi düzenlenebilir. Akıntılı dönemde mutlaka antibiyotik tedavisi ve ardından ameliyat yapılmalıdır.
PİLONİDAL SİNÜS AMELİYATLARI NASILDIR? BAŞARISI NEDİR?
Çok çeşitli ameliyat teknikleri vardır. Açık bırakmak ve primer kapama denilen o bölgenin temizlendikten sonra kapatılması teknikleri günümüzde geçerliliğini kaybetmiştir. FLEP (YAMA) tekniği denilen hastanın kendi dokusundan yama çevrilek yapılan ameliyat teknikleri uygulanmalıdır. Karydakis, V-Y flep, rhomboid gibi çeşitli teknikler vardır.
FLEP (YAMA) AMELİYATLARININ AVANTAJLARI NELERDİR?
Bu ameliyatların genel olarak nüks (tekrarlama) ihtimali primer kapamada %20 lerde iken sekonder(açık bırakmada) ise %0 dır. Ancak bu teknikte haftalarca ağrılı pansumanlar sürer ve günlük hayata dönüş 1 ayı bulur. Ancak flep tekniğinde nüks%0-1 ve günlük hayata dönüş 1 hafta civarındadır. Pansuman 3 gündür. Ameliyat sonrası ertesi gün hasta taburcu olur. Primer kapamada ameliyat yerinde iltihaplanma %10 iken flepte bu oran%1-2 dir.
AMELİYAT ÖNCESİ VE SONRASI DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR NELERDİR?
Ameliyat öncesi o bölgenin kıllarının temizlenmesi önemlidir.
Ameliyattan sonra ilk 10 gün ;
- Küçük adımlarla yürünmesi
- Bacakların çok açılmaması
- Yaranın kuru tutulması
- Büyük abdest yaptıktan sonra düzgün temizlenme ve gaitanın yaraya değdirilmemesi gereklidir. Sonraki 6 ay ise o bölgenin kılsız kalmasına özen gösterilmelidir.
- Genelde bir kemik çıkıntı üzerinde iskemi ve doku nekrozu ile oluşan yaralardır.
- decumber= uzanmak, yatmak anlamındadır
- Yaşlı, uzun süre yatan hastalarda, spinal kord yaralanmalı hastalarda genelde sakrum, iskium, büyük trokanter, fibula başı, iç ve dış malleol ile topukta görülür.
BASI ÜLSERİ NEDEN OLUŞUR ?
1- Basıya bağlı olarak dokularda fiziksel değişiklikler.
2- Cilt bariyerinin kaybolması.
3- Kontaminasyon (bulaş).
Cilt florası(ciltte bulunan bakteri), genitoüriner sistem (genital bölge ve idrar), gastrointestinal sistem veya fekal materyal
HASTADA NE GİBİ ŞİKAYETLER OLUŞTURUR?
- Eritem (kızarıklık)
- Isı artışı
- Lokal hassasiyet
- Pürülan akıntı
- Kötü koku
- İlk etkilenen bölge cilt altı dokusu ve alttaki kastır. Daha sonra üstteki deri etkilenir.
BASI ÜLSERİNİ ÖNLEME (PROFLAKSİ) ŞANSIMIZ VAR MI? NELER YAPMALIYIZ?
- Riskli bölgelerin uzun süre basınca maruz kalmasının önlenmesi.
- Yumuşak yatak kullanımı
- Hareket ?egzersizlerin düzenli yaptırılması
- Doku perfüzyonunu arttırıcı önlemlerin alınması.
- Fizyoterapi ile önleme ve tekarların da önüne geçme şansı vardır.
BASI ÜLSERİ TEDAVİSİNDE NELER YAPILIR?
Hastalarda öncelikle basının ortadan kaldırılması yapılmalıdır. Ardından seri anestezi altında seri debridmana alınan hastalar aynı zamanda infeksiyonun kontrolü amacıyla gerekli hallerde antibiyotik tedavi de alırlar.
Yara bakımı ve pansumanı;
- Cerrahi tedavi
- Derin ülserlerde cerrahi girişim uygulanır.
- Uygun bir flep tekniği ile kapatılmalıdır.
? Rotasyon, v-y ilerletme, rhomboid olabilir
Ameliyat sonrası yara altına dren(lastik tüp) konulur ve hasta 1 hafta daha hastanede yatırılır. Önerilere dikkat edilmez ise yaranın tekrardan açılması görülebilen durumdur.
KİMİ NE ZAMAN HASTANEYE YATIRALIM?
- Kötü kokulu, enfekte görünümde hastalar
- Damardan beslenme desteği gereken hastalar
- Ameliyat gereken hastalar
Yanık; DERİNİN (epidermis ve dermisin) bir kısmı veya tamamının nekrozuyla sonuçlanan çoğunlukla ısı teması sonucu oluşan travmadır.
- Alev yanıkları
- Sıcak sıvı yanıkları
- Temas yanıkları
- Kimyasal yanıkları
- Elektrik yanıkları
YANIKTA İLK MÜDAHALEDE DOĞRULAR VE YANLIŞLAR NELERDİR?
- İlk 15 dakika içinde normal oda sıcaklığında akan suyla yıkanmalı,
- Hastane öncesi bakım, yaranın temiz ve kuru örtülerle kapatılması ile sağlanır.
- Isı kaybını azaltmak ve vücut ısısını sabitlemek için hasta sarılmalıdır.
- Buz veya buzlu su kullanılmamalıdır !!!
- Geniş yanıklarda aşırı soğutma sistemik hipotermi nedenidir.
YANIKTA DERECELENDİRME NASILDIR?
YANIK YÜZEY ALANI NASIL HESAPLANIR?
- DOKUZLAR KURALI genel bir fikir verir.
YANIK YARASINDA İZ KALMAMASI İÇİN NELER YAPILMALIDIR?
Yaranın tam iyileşmesi (epitelizasyon) tamamlandıktan sonra, 10 gün nemlendirilen yara üzerine özel silikonlu ürünler ve bası yapan ürünlerle izin daha az kalması sağlanabilir. Özellikle derin yanıklarda yarada iz mutlaka kalacaktır.
YANIK ÖNELENBİLİR TRAVMADIR?
Yanık bir takım önlemler alınınca ve dikkat edilince kesinlikle önlenebilir bir travmadır. Yanık tedavisinin en ucuz tedavisi ÖNLEM?dir
Çocuk yanıklarının 3?te 1?inin çay suyu ile olduğunu biliyor musunuz?
Ocaklarda su kaynatma ve pişirme işlemlerini mümkünse arka bölümlerde yapınız.
Çaydanlığı mümkünse tezgahta ve çocukların ulaşamayacağı bir alanda tutunuz.
Su kaynatma cihazları (cattle) için uzatma kablosu kullanmayınız.
Elektrik prizlerini kapaklı kullanınız, kaçak akım için güvenliğinizi oluşturunuz.
Kaçak elektrik kullanmayınız.
YANIK YARASI KAPATILMALI MIDIR? PANSUMANI NASIL YAPILIR?
Yanık yaraları belirli süre içinde günlük, gün aşırı veya 3 güne 1 pansuman yapılmak üzere kapatılır. Açık bırakılan yanık yaraları kurur ve bu da yaranın iyileşme sürecini yavaşlatır.
Yaranın üzerindeki ölü doku temizlendikten sonra (debridman) pansumanda gümüş sulfadiazin, antibiyotikli kremler kullanılarak kapatılır.
YANIK TEDAVİSİNDE ÖZEL ÖRTÜLER VAR MIDIR?
Yanık yaralarının üzerine örtülen özel örtüler vardır. Bu örtülerden bazıları tek sefer kullanılarak yarayı iyileştirir, bazıları iyileşen deriye esneklik sağlar, bazıları da yaranın infeksiyondan korunmasını sağlar.
YANIK HASTALARINDA AMELİYAT NEDEN YAPILIR?
3 ve 4. derece yanık hastalarında ameliyat tedavinin ayrılmaz parçasıdır. 20 günde iyileşemeyecek derin 2. Derece yanık hastalarında da ameliyat planı yapılabilir. Ameliyat hastaların daha hızlı ve estetik iyileşmesi için yapılır. Vücudun değişik bölgelerinden alınan deri parçası yanık alanı üzerine konarak iyileşme sağlanır.
Kalın bağırsak, sindirim sisteminde uzunluğu 1,30 ile 1,60 cm arasında olan bir organdır. Çapı 6-8 cm olan organ, ince bağırsaklarda emilmeyen maddelerin konsantre edilerek, vücuttan dışarıya atılmasını sağlar. Besinlerden arta kalan su, vitamin ve minerallerin kana geçmesinde önemli bir rolü vardır. Vücut için yararlı olabilecek maddelerin dışarıya atılmasını önleyip, atıkların anüsten dışarıya atılmasını sağlar. Sindirim ince bağırsakta son bulduğundan, sindirimde rolü olmayan bir organdır. Kalın bağırsak üç bölümden oluşmaktadır.
- Çekum ya da kör bağırsak denilen bölüm kalın bağırsağın ilk bölümüdür. Apandis bu b&am